ZAHİREN MÜTTEFİK
''ağlayın, su yükselsin!
belki kurtulur gemi''
bir infilaktan geriye kalanları putlarla aynı sandığa
dağılan parçalarımın izinden en modern yanılgılara
barbarlara şarkı söyleme davetine cümle icabetler
ya da gövdemden kovulmuşluk gibi taşan kelimeler
yetişemem hangi dili kullansam da o korkuluklara (x2)
ellerimi özenle saklıyorum günahım boynuma
ellerim temiz değil, ellerimden kalbime adil bir hançer
asılır sevinçle yüzüm, ifritlere ulak sesim yankılarda
arastalar gezen ayna, doğum günümü unutmayan bankalar
zerreyim bir, her tanemle çıldırıyorum, ateşime hâr.
"ardımdan gelmek isteyen kendini inkâr etsin,
çarmıhını yüklenip beni izlesin."
sesimdeki cenkleri ezberleyerek çekildim dar’a
zeynep neden uzaktır, neden adı göğsümde acır
yüzülecek derimden dökülenlerle şen ola uzak vadiler
boynumda asılı dilsiz baltam ilk puthanenin yorgunu
yaktığım bu kaçıncı ahitname, kaçıncı ahd kalbimde
şehirdeysen iki şey, belki biraz aşk ve düzenli yapılaşma
övülerek öldürülenler'in cenazelerinde alkışlarla yaşamak?
güzellik salonlarına koşuyorlar tanrım, aklım semada tek
iyi filler unuttu, kelebekler düş gördü, bir at patladı
kolay değil her sabah nefes almaya ol sebep!
"ey hektor! boşu boşuna kovalama aiakosoğlu’nun atlarını.
biliyorsun ölümlü birinin o atları yakalaması imkânsızdır."
şimdi elbasan’da akşam bir arnavut
diyelim ki tarih burada mühürlensin
sana kavuştuğum ihtimaller ateş başında
bir düş imiş, bir düş imiş, bir düş imiş
nasıl derdi paul celan; neredeyse yaşayacaktın
insan korkar mı kendi hatıralarından
ama gözlerimin hafızası bebeğim
kalbi elinde yürüyen adamları gördüm
her dirildiğinde helak edilenleri… (bunu anlatırım)
üzgünlüğüm arşa doğru bir çığlık.
-yüzüme bir kez bak dedi, yüzüme bak.
yüz çevirdiğin bu aynaya bak.
artık kimsenin hatırlamadığı eski bir ayinden bahsetti ona.
hani son gecesinde herkesin dilsiz kaldığı o sırlı ayinden;
yedi gece.
yüzüme bak, dedi
çünkü bu son gece-
çağdaş dünyadan bazı masallarla yedi gece mahzûnluğum
bir nizari’nin nefesi ensemde patlar, ölüm gelip aklımı kurcalar
burdayım terapi odalarında üryan ve ateş başında ya kahhâr!
el yordamıyla hafifledim, tuttum kendi bileklerimden, çatladı ar
yokluk dediğin tam ettiğin anda / kalbine üşüşen eksik parçalar
hüznüm şâd olur belki birazdan, düşen ilk yağmurla dinerim
bir kaplan sadrolursa gönlüme, uykumu pençesinden bilirim
kirpikleri acıyan adamlar ya da naz mevsiminden gül mecazı
kuşandığım uzun bekleyişlerdir, yutkunduğum nice alametler
cevrimizi çekene sor adımızı, duyduğumuz best of ilahiler
-ibn-i atâ ulak gönderdi: af dile ki çıkasın zindandan!-
ağladım, kurtulsun diye gemi
burdayım terapi odalarında üryan
ve ateş başında ya kahhâr!
evet bir infilaktan geriye kalanları
putlarla aynı sandığa.
senden başka kim?