İşlek nalın dönerken sevincin kaynağına
Usul dirlik sağlayan nalbantları sordular
Köşelerde çer çaput, sert çalımlar nacaksız
Bağdaş kurup küf dolu, evlerde oturdular
Çelimsizdi ay bölen toy uykusu kuşların
Baktılar içleri boş, ham rüya sarnıçları
Daldılar yar adına kan ve ateşle kardeş
Salkımları kollayıp, sardılar ardıçları
Çarşafların rengine boyandı müştemilat
Dağlar öyle yerinde, göz ucuyla baktılar
Kaynadı bazen birden, eriyen kemikleri
Allah’a uyup dağda, kor ateşler yaktılar
Azdılar ama çoktan ayırd edilmez tonu
Sarsıntı alesteydi, ramak kalmıştı güze
Yıldırım pencereler, şimşek çatıkatları
Sevdiler yokuş yolu ve kin kustular düze
Kama yılgın yoğrulmuş şimdi derdest ilgiler
Kaynağı körebede, merhamet safı gülgün
Her köşede bir şairin eksilmez bilgisi var
Dili eblek, kalbi kuş, ipi sıkı, kavli kün
Çürük kara dişliler ve çeşit ceket türleri
Dindirmedi kimseyi, piyangolar, muştular
Devletin yüzü gürdü, gürledi dümen boyu
Ona da selam çakıp, göz göze vuruştular
Çevik bir züppe olan hayatı ve sanatı
Ummak mı şöyle dursun, nişinde yok atalet
Kör sirenler budarken açlık denen zanaatı
Önlerinden çekildi hem gözyaşı hem devlet