Bana baktığında
Saat 5’i çeyrek geçiyordu
Alnımdaki teri
Kimin mendili siliyordu?
Nabzımda yoksul bir çocuk korkusu
Babam yok annem yok
Ellerimden bir tek bakışların tutuyordu
Hiçbir bakışta bulamadım bu anlamı
Ne ölülerin gözü mezar taşları
Ne de işçilerin vardiya sonu sigaraları
Bakmadı bana böyle
Gözlerin üstümü örtüyordu
Yorgundum üşümüştüm
Hırkam annemin sesinde kalmıştı
Bana baktığında
Saat 5’i çeyrek geçiyordu
Otobüsüm Maraş’a gidiyordu
Sen yürüdükçe ben yürüdüm
Açtım, döndüm döndüm sana baktım
Daha da acıktım
Ah Ömer!
1996 bir yıl değil
Boynuma astığın akiktir
Gar lokantasında
Bir duvarın arkasında
Kopan bir kıyamettir
Yaslı bir çocukluk,
Alnımda gerilen melektir
Karınlar doyunca Tanrı şükrüyle
Herkes kalkıp masasından hızlı hızlı
Geleceğin sisli yollarına sapıyordu
Bir tek sen duruyordun
Kımıldamadan
Toprağa usul usul gömülmüş çiviler gibi
Zamandan bir yer ayırmıştın kendine
Bana oradan bakıyordun
Saat 5’i çeyrek geçiyordu
Kaşıklar çatallar bıçaklar susmuştu
Duvarda asılı bir geyik boynuzu
Ha bire beni yaralıyordu
Kanadıkça kanadım
Oluklar sana akıyordu
Çekemedim kendimi saçlarındaki kardan
Islaktın, serindin
Bir kış uğulduyordu omzundan
Sobadaki ateş bir ağustos akşamını tebliğ ediyordu
Kimse yanaşmadı nemli gözlerindeki buluta
Herkes kendi bıçağıyla vuruluydu
Bir tek ben
Senin bıçağına attım kendimi
Yaralanmadım
Kayboldum sanki
Kimse sormadı beni
Ne polisler ne de savcılar geldi
Nedense kaybolduğuma inanan yoktu
Saat 5’i çeyrek geçiyordu
10.12.2024