-dağın kalbiyle konuşuyordu rüzgâr.
kendi yankısında büyüyen dağlardan başka
izahı yok şimdi durup durup senden bahsetmemin
çünkü hangi dilde anlatsam sesim kesik kesik kıvranır
çünkü avcıyı tetiğinden ayrı düşüren maralın bakışı
sonra öyledir dersin, üryan seherlerde bazı uykuların
kimsenin bulamayacağı bir yerde ey üzgünlüğüm!
babil’in günahını sırtlanmış gecelere taşınarak
eskiler alıyorum, eskilerin içinden seçip en kendimi
bir mestanelik değil, piştov patlarken duyulur sesi
ben böyle bildim, adınla başlayarak düştüm yeryüzüne
kusurlarımı giyinip bağdaş kurdum dalgınlığıma
diyelim ki iyileşmenin tarihini okuyanları vuralım!
oyuklarından bahsetmediğim ağaçları seviyorsun, evet.
ummadığın yerlerden başlıyorum ummaya
kaygısızlığın hatırı var üzerimizde -tam üç kış boyunca
yüzyıllardır mabedinin korkusunda bekleyen bir keşiş
az ışıklı mutfak sigaralarına eşlik eden o sessiz yumru
ve yutkunup her seferinde boğazımda kalan dünya
kiraz lekesiyle yıkanmış yüzün, başka lekesizliklerle
eli bırakılan çocukları tanımaklar yağıyor üzerime
koca bir alfabesizlikle meşhurum en çok.
karıştığım masalların adına kırk kere gökten düşüyorum
esvabım kan içinde, kuşkulu kırmızılıklardan geriye kalan
uzun uzun anlatmaklardaki mecalsizlik, aklımda nar kokusu
nasıl seslensem de, kınına mağlup ödünç bir hançer gibi
nasıl söylesem de, dilimde en mahcup terennümlerle;
ey şimal ışığı, nişabur firuzesi, zühre yıldızı, ayızıt uykusu
mahzûnum sana her bakışımda.
yağmura söylediğim günleri kuyulara sarkıtıyorum
pençesinde güller kızarırken, aşkı haksızlık sayan
çolak kollarımdan sana doğru uzanan o hünersizliğim
belki de hiç karşılaşmayan iki inkâr gibi orda öylece
muamması yok bu levhanın, çözmeye nergisler şimdi
göğsümden taşan ateş yahut put sandığım o balta!
kendi yankısında büyüyen dağlardan başka
izahı yok şimdi durup durup senden bahsetmemin
çünkü hangi dilde anlatsam.
07.05.2025