canım hiçbir şey istemiyor bugün
istememekten başka
her şeyin üzerine kara sinek konsun
bütün gün
onları kovalayalım
ve sinek konunca sanki o an yaratılmış gibi
elimin üzeri, tabakta unutulmuş hurma
ve hepsini yeni fark ediyor bir hayretle
anlatayım size sidi musa
yine de kovsak da ellerimizle
terk etmesinler bizi kara sinekler
ellerimiz bize bir şeyler söylüyor olsun
dersimiz o olsun bugün
ve bazı fransızca kelimeler belki
kardeşlerimizi öldürmeyen
elbette her gün bir kaç sayfa
mutlaka
himmet ya ebu medyen.
birden zikre başladı
ils sont eux
dünyayla arasına
hafif göbeğiyle mesafe koyan sidi hammude
ne kadar güzel seni söylemek
sidi hammude
sarımsak yemeği bıraktı meclise gelmeden önce
ona gül kokan bir sarımsak bahçesi bahşedildi diye anlatırdı
görse bir şuara bir turkî
ama canım zikirden başka bir şey istemiyor belli ki
sadece biraz annemi özledim sanki
istanbul’a gitsem ve bir hadisin emrine
boyun eğmiş mesihi melankolisiyle
daralsam, anneme, çöle geri dönsem
ve izlesem babamı okyanusun dibinde
girmeden suya
ailem
kıblem
varlığım
müstaganem.
naneli çay getiriyor sidilerim
ağzımın çayla buluştuğu yerde bir yeni dünya
beni dünyaya çağıran nimetler karşısında
doyuruyor müthiş bir tek hamleyle
saatlerdir susuyorum
herkes merak ediyor suskunluğumu
gökten bir haber mi var yoksa
yer mi getirdi haberlerini
evlatlarım haber sizdiniz
benimse dişim ağrıyor
sabah oluyor, sabah oluyorum
muzla ikna oluyorum sadece
vakıa’da geçiyor
hem iyi geliyor muz mideme
ve kendindeki kavisi
-o gizli hilali-
katıyor şükrüme
elham
dülil
lah
veş
şük
rillah.
bir türk valiyle karşılaştım bugün
tunus’ta
dünyayı istemediği için
dünyaya hükmetmiş gibiydi
hiç tanımamasına rağmen
hürmetle karşıladı bizi
yahut gizleyemediğimiz
ağızlardan taşan o virdi
seyahat eden biz miydik
virdimiz miydi
bizimle beraber dolaşır sahra,
biz nerdeysek
biz nerdeysek oradadır ilk ayrılık ve son kavuşma
arpa ekmeği çantamızda durur, bizler vakur
her şey bize ve virdimize benzer
babanın kucağından ayrılır bir kız,
yeni müridin her şey günah ilk günleri
sütten kesilen bir keçinin acemi haşyeti
o ilk ayrılığı ve son kavuşmayı sürekli tekrarlayan
sonsuz doksan dokuz
zikreder boynunda bir tespihle sanki
ebu’l hasan şazeli.
hiçbir şeye dahil olmak istemiyorum bugün
yaratılmış olmak dışında
konuşuyor fukara
sesleri bir koku gibi burnumda
yine de istemiyor canım dahil olmak
çünkü ikna edilmiş uyandım
oraya gidiyorum
iknayı da imhaya
azala azala cellabiyenin içinde
arpa unuyum bugün
yere dökülsem ses bile çıkmaz
azalıyorum, leyla türünden bir şey
azalıyorum, şazeliyim, şakirim, şey
kolayım, memnunum, şairim
kolayım, memnuyum, şazeliyim
her şey beni yenebilir
sevebilir her şey beni
içte meczup dışta cazibim
bana bakıyor gölgesi zikrediyor
duymuyor
mösyö fransua,
ben azalıyorum duydukça
cellabiyenin içinde
o cellabiyenin kıyısında
fransızca bir kamaşma.