senden sonra kırk kadınla yattım ama susamadım
kokuştu parmaklarım tiksindim, her şeyden bir şey arta kaldı
nasıl arta kaldı? kokarak kaldı, çürüyerek kaldı ve öylece kaldı
sokaktaki orospuları henüz hiç görmedim, etrafımda çok vardı
ve haberlerde ve devlet dairelerinde ve ankara’da, istanbul’da
kaç kadınla yattığımın hesabını tutmadım ama kırk kadınla yattım
hepsinde senden bir şey falan aramadım, seni de aramadım
kanım kıpkızıl akmaya devam ediyordu, sımsıcaktım ama susamıyordum
ben artık susamıyorum susuzluğu unuttum bir avuç tuz yemiş ve uyumuş gibi
ben artık susamıyorum senden sonra her içişimde doyuyorum ve susamıyorum
yaptığım her şakada biraz dövdüler beni, artık şaka yapmıyorum ve susamıyorum
belimin ortasından kırıldığımı, bileklerimin ve parmaklarımın kırıldığını göstermedim
kimseye göstermedim gösterince dokunmak istediler
ben dokundum ellerim yandı parmaklarım kokuştu çürüdüm ama susamadım
sen başka bir adamla yattın ben susamamaya devam ettim
susuzluğa şiir yazmadım sana yazdım
çocukluğumu vücuduma çiziyorum penguenler, bisikletler ve dut ağaçları
daha birçok şey, şiirler ve oğlum -burada biraz durmam gerek-
seni birçok şeyle çizdim, çizdiğimin hepsinde seni çizdim
yazdığımın hepsinde her yerinin bir yerinde bir köşesinde bir kelimesinde seni yazdım
kimler öldü şimdi bir düşün, kaç insan öldü bunca yılda
kaç bebek doğdu düşün ölenleri ve doğanları düşün
toprağı ateşi havayı ve suyu düşün, susuzluğu düşün ben artık susamıyorum
bir güzeli bir çirkine verdiler evet ve çirkinler hâlâ çirkin, baş yastıkları da
hiç kimseye benzemeyen bir yüz yapmışlar sana bütün iştahımla iman ettim buna
yeri göğü yaratan, içimi dışımı aşktan taşıran merhameti senden yapmışlar
ben senin için dimdik durdum senin içindi attığım yumruk sıktığım diş
tam ortasında buldum kendimi çirkefin ama senin adın içindi göğü yere sermek dileyişim
gül satanın kadrine güvenilmez, bir kırmızıyı satmanın bahanesi yoktur çünkü
aşkı kendimden değil kalbimden bildim ve hiçbir renge küsmedim
şarkılara, çiçeklere ve sana hiç küsmedim
her şeyi yanımda götürdüm, işe gidiş sebeplerimi, karnımı neden doyurduğumu
neden uyuduğumu ve neden nefes aldığımı, bunları hep cebimde taşıdım
aşklarımı kalbimde sakladım ve ölü çocuk cesetlerine alışmadım
çocukluk bir yara ve iyileşmedi içimde
ben kendi çocukluğumun da babasıyım
artık sen bana sevmeyi öğret ben bunu beceremedim
bir avuç tuz yiyip de sabah susayarak uyanmak gibi özlemeyi unuttum
öğlen yemeklerinde aç kalmakları, üç ciğersize sabretmekleri bildim
bana yeniden öğret, susamayı öğret, sevmeyi öğret, susuzluğu öğret bana