Hatırla ki
kalbimizi bir bayrak gibi açardık
ikisi de yer çekimine yenilmez çünkü
gülerek sorardık birbirimize
alyansla paratoner arasındaki farkı
abajur seçerdik öpüştüğümüz köşeye
seninle markete gitmek bile
-elbette migros değil-
cennete giden bir kuyumcunun
işsiz kalması kadar berraktı
kork yalın dille yazılmış göklerden
gözlerin hâlâ kamus-ı türki’den daha kapsamlı
Bil ki
solucanların beş kalbi vardır
ve stor perdelere pozitif ayrımcılık
en yanlış politikamızdı
niyeydi bizi hem yorulmuş bir ıslık
hem de gülünç gösteren noktalama
iyiyken mutlu değil
muyluyken iyiyiz demiştin
seyrederken göğüslerini aynada
iğde ağaçlarına gidiyorum senden habersiz
bir alkışın optimum süresini hesaplamak için
yarın mahkememiz var
sensiz kaskosuz corolla’da
Eminim ki
kant okumuştur herkesin baba tarafı
ben sana aşık olduğumda
yaldızlı gök bile coronaydı
saçların soyadıma çok yakışmıştı
çekilmiş silaha yakışması gibi bir alnın
evimiz kırmızı bir ısırık elmada
tek celse yedi dakika kırk dört saniye
canan ablanın oğluymuş avukatın
numaranı silmedim rehberimde kayıtlı
çünkü hâlâ ismin osmanlıca bir takı
gülüşünü taklit edip çizdiğim amblem
sana rağmen henüz aşınmadı