i.
hangi meclise girsem önce seni bakınıyorum
yüzünden tanıyorum aşkından tatmışları
bir kucak gül veriverdilerdi ahmediye’de
soldan soldan himmet akmışıdı üstüme
dünyayı mahabbetinde gördüm
seni sevdikçe sevdim insanları da
bana dolunay söylemişlerdi
bugün çok kıvranayor kalbim pişmek var
şu damladaki lezzet hiçbir şeyde yok
nasıl da bilip susuyor tanıdıkların
nasıl başarıyorlar susmayı ben olsam bağırırım
bir suskunluk kursu sultanım sükut terbiyesi
güldürmek istemez misin sınuk kırgın şikesteni
cemalinle dağılan karanlık çöreklenmiş boynuna
öldürmek istemez misin sokup şefaat kılıncını
zamirde sabr-ı cemil olmayan ne varsa batnına
senin anneni özlediğin gibi özlemiş garip
ne desem hoop yuvarlandı düşüyor
üstümde hırkayla uyanayım bir sabah yakın
latifleri çekip oturuyorum nasipse
rumi mehmed paşa’ya tırmanıser perşembeyinler
ii.
gökle göksüm arasında sen varsın
iki yüz defa anıyorum seni sabah akşam
minicik taşlarla fillere ebabil bombardımanı
göksümde hırkanla şaşırıyorum her şeye
göke bakıyorum bu nasıl gök – melahim merahim
şimdi gönleği göynüğe giyindirdin ya
ağzıma damlayuben her nefeste bal
sen görüyorsun ben hissediyorum, özlüyorum
haşyetle yürüyorum ufak adımlı emin yolu
iksirimsi bişey insan doymuyor – dil altı
ahmet abi anlıyor gibi – ama o da söylemiyor – ve babam
güneş kuma baktı güneşleşmeli kum
yoksa aşkından ölecek kum, yanmaz mı o zaman güneş?
nuh aleyhisselam’dan ninova’ya doğru baktımdı
yunus deyince beni ağlamak tutar – taif
çölün güneşe aşık kum tanesi, süleyman’a sevdalı karınca
makam-ı mahmud’dan her yer görünür – değil mi – öyleyse
mutlu bir hırkan kadar uzasın sakalım
aynanın karşısında saçımı başımı muhammedî
oturmayı kalkmayı, varmayı ölmeyi muhammedî
tevhid ilen seslenende la ilahe illallah – muhammedî
yok yoku göricek kadri kalmadıkta muhammedî
bayılıyorum beyaza süt sarhoşu olavuz bunda
hani o iki parmağın gibi, kaldırıp gösterdiydin cem
kalbinden kalbime deniz mezcet – okyanus muhammedî
17.04.2024