bu sabaha bileklerimle
başlayamıyorum.
kurgudaki montaj
parmaklarıma inanıyor,
hırıltısız ve gürültüsüz.
bense hiç inanmıyorum buna.
mesai sonrası
gerçek bir şey var hayatımda
sanayide oğlumlayız.
Sana büyüyene kadar
göstermediğim şeyler var.
saklanmayı arıyorum yenilince,
gözlerine ısrarla bakmadım
bir şey var sana kadar,
duruyorum, durdum.
Oğlumla sanayideyim
ona biten bir aküyü
ve araç bakımını
sanayide döner yemeyi
gösterirken sakinlik var hayata karşı
karşı?
hayata?
öğreniyorum daha.
dönerin hepsini bitiremiyorum diyor.
eve gitmek için sızlanıyor
Eve gidelim
bir yorganın altına ısınıp
ev bir yorgan gibidir çünkü
ev iyidir.
sarılmak dışında telaşsız
bana bahşedilen merhameti
sana sarmayı
sarılmak bileklerimin bildiği
işgal edilmeyen daha,
eve gidelim,
yapamıyorum.
babam kadar iyi değilsin anne,
kasların zaten çok zayıf.
babam
kadar.
ısrar ediyorum havva’dan beri
kendim kadar kendim gibi
kendime kadar.
içimin almadığı
caddelere ve
unuttuğum kış akşamlarına, kadar.
korku ve koku arasındaki düğüme
zeytine and etmeye kadar.
baban kadar,
hayır diyorum oğlum.
hayır abartma diyor.
Hayır kadar,
sesinde hayatıma dair bir ikaz
bir öfke dolarak
bir sadelik var aradığı
arıyor bana kadar,
eve karşılanmak
eve kadar
hakikat
susana kadar
eve kadar
bunu bulamıyor.
Sanayide oğluma kadar
üstüm başıma birikene kadar
böyle olsun istemezdi kimse
bileklerime kadar,
sana anlatmadığım şeyler var
bana kadar.
Ben bu yaşamayı okuyamıyorum.