çalıların dibinde, bir cücezen kalmıştır
topuk dikenlerini koruyan ilk arbalet
ayıkınca bir sabah, halkı saranlar için
meydan dolu on bin ton, avcıağızlar ve et
sivrilmiş okun ucu; çerçi, budak, hemşire
talimde unutulmuş karındaş sıçrayışlar
baksa anlayacaktı -kurnanın ilk sapağı-
ne karanlık atları ne taranmış koğuşlar
taş değmez tekerine burda geçit görenin
gelişiyle göçürdü, dört yüz otuz tuğlayı
sert zemin etüdleri kabardı kalanlara
gelişmiş taş karınlar, bir de haziran ayı
kök diş kanallarını askerin sıtmasına
dediler iyi gelir, sarsın yatsın tüm gece
kadınlık gelenekti, ağladıkça gelişti
koyna yayılıverdi, uykuları ipince
bir utanç girdi sonra atlarla arasına
geç kesilen tırnaklar gibi kurdu akşamı
kuruldu sedirlere, sol omzunu unutup
sağ yanıyla hakladı, şehre inen kaplanı
üç geniş alçak tavan ve bir tonozdan mülhem
katana ağzı çağı, uslandı karabina
otuz üç yıl geçirdi, gövdesi dağlara denk
yer zemin ve küf minder -alıştı yokluğuna-
birden yağan yıldızlar, söyletir geleceği
hatırsa is tutuyor -vazgeçmenin yeridir-
zarafet budanırken yakınlar daha yakın
göklere bakma sakın: ay zalim sevgilidir