bilmem kaç başlangıç var hayatta
bilmem kaç kez dirilir insan isa olmadan
her birinde eğilmeyerek
her birinde yeni bir şarjörle
bıkmadım aşkın yüreğimi delip geçişinden
göğsüm alev alev, kalbim yine atıyor
karıncalanıyor parmaklarım
yaşıyorum
bir insana, bir kediye, bir şarkıya
bir şiire muhtaç olmadan
tutunmadan, sığınmadan, sarılmadan
teslim olmadan yaşıyorum
içinde kıvrandığım bu debdebe
her yediğim tokatta
bir yüzünü öteye döndürmeyen ben
-utanılacak bir şey gibi bahsediyor
insan kendisinden bahsederken-
kendim gibi bakmamış hiç gözlerim
adımı söylerken utanık söylemişim
diri bir umudu alıp ellerimle yoğurmamışım
ama işte can vermek bir umuda
onu etiyle kemiğiyle yaratmak
hepsine bir sebeple
karanlık dünyaların
karanlık bilinçaltlarının
ve kirli sabahların hepsine
bir tek kendim olarak koşmuşum
ciğerim patlarken yok saymışım
köprü altlarında geziyor içim
ancak bir favelaya yakışan kadınların
ruhundan tiksindim
her biri etimin bir parçasını kopardı
yalnız anneannem, yalnızca o güzeldi
ıscacık derdi
sıcacık ederdi içimi
onu da ben ellerimle koydum mezara
bu kirlenmişliğim yazıklanası değil
partal ellerim biraz daha pislenesi değil
içim daha bulanası değil
insanın en çirkin halini gördüm
bir çocuğun dünyasından kovulanları
baksanıza bana ben nasılım
yine coşkun yine aşkın yine kendimleyim
işe yaramazmış çürük bir toprağa
çiçekler ekmeye çalışmak
korkuluk olmuşum
delik deşik etmiş beni kargalar
ben yine bozkırı sebepsiz sevmişim
orada hiçbir şeyin olmamasını
kavak ağaçlarının ve sarı otların
kimsenin işine yaramamasını
dümdüz bir ova
yürümüşüm dümdüz
bozkır işe yaramaz ben işe yaramam
bozkır dikine gider ben dikine giderim
toprağımdan kalan miras bana kullanılmamak
işgal edilip edilip terk edilmek
bu yıl da kar yağmadı
bu yıl da kış gelmedi
kimseyi kurtaramadım
kurtarmaya çalıştım
vurdular
yine çok ıssız kaldı her yer
bütün katiller saklandı
bir sessizliği en az altı yerinden vurmalıyım
bin tilkiyi peşime takıp bin çakal arasında yürürken
hey diyorum koca yörük artık sıra sende
madem her dizenle bir hayat yaratıyorsun
madem ellerinle çiziyorsun yazgını
söyle o zaman
artık sevgilerden bahset
ihanetten değil sadakatten bahset
kahrolsun marteniçkalar
kahrolsun bütün ağustoslar
kahrolsun her kötülüğün bahanesi
kahrolsun söyleyince linç edileceğim her şey
kahrolsun işte kahrolacak ne varsa
iyi insan olmak vaktini
elimin tersiyle bir yana iterek
ve bir daha yanılmamak
bir daha kanmamak
bir daha kanamamak için
bütün insanları kirli bilerek
yaşamak arzusunu iştahla duyarak
yamyamlara, barbarlara
kahpeye kancığa, yetim hakkı yiyene
gölgesiyle dans edene
aynada kendi gözüne bakamayana
bir bir sövdüm saydım
ekmek tuz hakkına inandım
artık hakkı yok sevenin sevdiğini haykırmaya
hakkı yok sözü yunus’un odunları gibi söylemeye
hakkı yok yüzünü başka bir yüzle gizlemeden yaşamaya
bende hakkı yok artık dünyanın ve insanların
hakkı yok havanın suyun toprağın ateşin ve allah’ın
hele gerçekten bir büyüyeyim
sen beni o zaman gör